Almanya'nın Genç Türkleri
Almanya Federal Aile Bakanlığı’nın “Aynı anda farklı dünyalarda yaşamak” başlığı altında Yunan, İtalyan, Yugoslav ve Türk göçmeni genç kadınların hayat koşullarına ilişkin araştırmasının sonuçlarına göre, genç Türk kadınları diğer ülkelerden gelen kadınlardan daha büyük bir aile baskısı yaşamıyorlar. Araştırmayı gerçekleştiren Yasemin Karakaşoğlu ve Ursula Boos-Nünning, bulguların yorumlarken şu noktaları vurguluyorlar:
Ailelerinin kendilerini engellediği veya desteklerinin yetersiz olduğu, az sayıda genç kız tarafından, genellikle de iş arama sürecinde dile getiriliyor. Türk aileler Alman eğitim sistemi hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı ya da evlilik gibi başka beklentileri olduğu için böyle oluyor. O nedenle bu dönemde genç kızlar ile anne-babaları arasında anlaşmazlık baş gösterebiliyor.
Bunun dışında genç kızlar ailelerini bir baskı unsuru olarak görmüyorlar ve eğitimlerini sonuna kadar sürdürmeye istekliler. Bunun arka planında kendi azimleri kadar Almanya’ya vasıfsız işçi olarak gelen büyüklerinin onlardan çok şey beklemesi de yatıyor.
Bu nedenle Alman üniversitelerinde okuyan genç kızlarımızın sayısı yıllardır sürekli olarak artıyor. Türk genç erkekleri ile karşılaştırıldığında kızların yüksek öğrenime katılma oranı daha fazla. 1980’den 1995’e 15 yıllık dönemde, üniversiteli genç kızlarımızın sayısı tam on kat artmış Almanya’da.
Almanya Federal Aile Bakanlığı’nın araştırmasına göre, Türk kökenli genç kadınların çoğu kendi yolunu çiziyor ve hayallerini gerçekleştirmek isterken aileleriyle büyük çatışmalar yaşamıyor. Okulda, üniversitede ve iş yaşamında başarı kazanan bu gençler, “ama siz hiç de Türk’e benzemiyorsunuz” sözünü çok yadırgıyor, hatta bazen tepki gösteriyorlar. Çünkü geleneksel Türk kadını imajı ”başörtülü ve eve kapanmış” olarak yerleşmiş bugüne kadar Almanya’da. Oysa onlar başörtülü ya da başörtüsüz, eğitim kurumunun her kademesinde yer alan, Almanca’yı iyi konuşan, iş yaşamına atılma arzusu içinde bir kuşak.
Öte yandan Alman toplumunun serbestliği ile geleneksel aile değerleri arasında sıkışıp kalan genç kızlarımız hâlâ var. Ve Alman medyasına yansıyan bazı haberler, namus cinayetlerinin, başörtüsü takmaya veya evlenmeye zorlanmaların devam ettiğini gösteriyor. Almanya Federal Aile Bakanlığı’nın araştırması, bu olayların niceliksel olarak az olduğunu saptamış.
Niteliksel olaraksa bir yerlerde bazı kilitlerin açılamamış olduğunu gösteriyor ki Alman toplumunun Türklere karşı yargılarını besleyen, sayıca az da olsa bu vak’alar oluyor. O nedenle kimliğinde ikilem yaşamayan, kendini rahatça ifade edebilen, eğitimini sonuna kadar sürdüren yeni Türk genç kadını profilinin görülmesi ve tanınması önemli. Onlar kendilerinden sonra gelecek kuşak için çağdaş referanslar olacaklar.
Genç kızların tersine erkekler, kimlik bunalımını daha çok yaşıyorlarmış: Bu konuda araştırmalar yapan pedagog ve yayıncı Alexander Bentheim, Almanya’da yaşayan genç Türk erkeklerinin dedelerinin taşıdıkları Türk gelenekleri ile Alman gençliğinin modern yaşamı arasında bocaladığını söylüyor. Cinsiyet rollerinin oluşumu açısından model olarak babalarını, amcalarını alan ve Batılı idollere yüz vermeyen genç Türk erkekleri, mutsuz olduklarında, örneğin iş yaşamında hayal kırıklığına uğradıklarında, derhal aileyle ya da arkadaş gruplarıyla kenetlenme yolunu seçiyor, içe kapanıyorlar.
Genç Türk erkeklerinin sorunlarından biri de, yanlış anlaşılmak. Çoğu zaman grup olarak gezmeleri, bazı Almanlar tarafından tehditkar bulunabiliyor. Oysa onlar da kendilerini tehdit altında hissetikleri için bir arada durmayı tercih ediyorlar.
Bununla birlikte bu gruplar homojen değil, üyelerin aralarında farklılıklar var ama bu, Alman gençlerin birey olarak ön plana çıkması gibi bir keskin bir farklılaşma değil.
Genç Türk erkekleri kendi aralarında alt gruplar olarak da ayrışıyorlar. Batılılaşmaya ve entegrasyona tam istek duyanlar; geleneksel değerlere, milliyetçiliğe, İslam’a sığınanlar; ya da kendilerini Alman toplumundan tamamen soyutlayanlar gibi. Savunma mekanizması olarak kendi kültürünü ve dinini diğerlerininkinden üstün görenler de var.Bu alt gruplar kendi aralarında sert tartışmalara girişebiliyorlar. Örneğin geleneksel değerlere bağlı gençler, batılılaşan yaşıtlarını artık gerçek bir Türk olmamakla suçlayabiliyor.
Alman gençleriyse klasik erkek tavrı sergilemeyenleri aralarına daha kolay kabul ediyor.
Pedagog ve yayıncı Alexander Beintheim Hamburg Gençlik Evi’nde gerçekleştirdiği bir projede, Türk kökenli genç kızların 12-13 yaşlarına kadar etkinliklere erkek yaşıtlarıyla eşit sayıda katıldığını, büyüdükçe sosyal aktivitelerden çekildiklerini ya da sadece kızlara açık olanlara katıldıklarını gözlemlemiş. Ahlaki kaygılar nedeniyle bu gençlerin aileleri tarafından alıkonduğunu düşünüyor. Pek çok göçmen grubu için önemli bir sorun olan bu durum, aynı toplum içinde mahalleden mahalleye değişkenlik gösterebiliyor. Örneğin Türklerin yoğun olarak yerleştikleri semtlerde oturmayan, Alman toplumuna uyum sağlamış göçmen ailelerin gençleri daha özgür. Aslında bu aileler de kızlarının Alman yaşıtlarıyla aynı özgürlüklere sahip olamayacağını düşünseler de, görece daha esnek davranıyorlar.
Sonuç olarak, bağımsız pedagog Alexander Beintheim ile Federal Aile Bakanlığı adına araştırma yürüten Yasemin Karakaşoğlu ve Ursula Boos-Nünning’in göçmen Türk genç kızlar üzerine yorumları farklı olsa da bir yerde kesişiyor: Göçmen Türk genç kızlarının durumu olumlu yönde değişiyor. Bununla birlikte her iki cins için de özgüveni ve özgür düşünceyi geliştirmek için yapılması gerekenler hâlâ var. Genç Türk erkeklerinin geleneksel değerlere dönmeleri, uyum tartışmaları içinde önce kendi aralarında çelişki yaşamalarına, sonra Alman gençleri tarafından dışlanmalarına sebep oluyor.
Kaynak: Deutschland, Haziran-Temmuz 2005, Federal Almanya Dış İşleri Bakanlığı Yayını
Ailelerinin kendilerini engellediği veya desteklerinin yetersiz olduğu, az sayıda genç kız tarafından, genellikle de iş arama sürecinde dile getiriliyor. Türk aileler Alman eğitim sistemi hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı ya da evlilik gibi başka beklentileri olduğu için böyle oluyor. O nedenle bu dönemde genç kızlar ile anne-babaları arasında anlaşmazlık baş gösterebiliyor.
Bunun dışında genç kızlar ailelerini bir baskı unsuru olarak görmüyorlar ve eğitimlerini sonuna kadar sürdürmeye istekliler. Bunun arka planında kendi azimleri kadar Almanya’ya vasıfsız işçi olarak gelen büyüklerinin onlardan çok şey beklemesi de yatıyor.
Bu nedenle Alman üniversitelerinde okuyan genç kızlarımızın sayısı yıllardır sürekli olarak artıyor. Türk genç erkekleri ile karşılaştırıldığında kızların yüksek öğrenime katılma oranı daha fazla. 1980’den 1995’e 15 yıllık dönemde, üniversiteli genç kızlarımızın sayısı tam on kat artmış Almanya’da.
Almanya Federal Aile Bakanlığı’nın araştırmasına göre, Türk kökenli genç kadınların çoğu kendi yolunu çiziyor ve hayallerini gerçekleştirmek isterken aileleriyle büyük çatışmalar yaşamıyor. Okulda, üniversitede ve iş yaşamında başarı kazanan bu gençler, “ama siz hiç de Türk’e benzemiyorsunuz” sözünü çok yadırgıyor, hatta bazen tepki gösteriyorlar. Çünkü geleneksel Türk kadını imajı ”başörtülü ve eve kapanmış” olarak yerleşmiş bugüne kadar Almanya’da. Oysa onlar başörtülü ya da başörtüsüz, eğitim kurumunun her kademesinde yer alan, Almanca’yı iyi konuşan, iş yaşamına atılma arzusu içinde bir kuşak.
Öte yandan Alman toplumunun serbestliği ile geleneksel aile değerleri arasında sıkışıp kalan genç kızlarımız hâlâ var. Ve Alman medyasına yansıyan bazı haberler, namus cinayetlerinin, başörtüsü takmaya veya evlenmeye zorlanmaların devam ettiğini gösteriyor. Almanya Federal Aile Bakanlığı’nın araştırması, bu olayların niceliksel olarak az olduğunu saptamış.
Niteliksel olaraksa bir yerlerde bazı kilitlerin açılamamış olduğunu gösteriyor ki Alman toplumunun Türklere karşı yargılarını besleyen, sayıca az da olsa bu vak’alar oluyor. O nedenle kimliğinde ikilem yaşamayan, kendini rahatça ifade edebilen, eğitimini sonuna kadar sürdüren yeni Türk genç kadını profilinin görülmesi ve tanınması önemli. Onlar kendilerinden sonra gelecek kuşak için çağdaş referanslar olacaklar.
Genç kızların tersine erkekler, kimlik bunalımını daha çok yaşıyorlarmış: Bu konuda araştırmalar yapan pedagog ve yayıncı Alexander Bentheim, Almanya’da yaşayan genç Türk erkeklerinin dedelerinin taşıdıkları Türk gelenekleri ile Alman gençliğinin modern yaşamı arasında bocaladığını söylüyor. Cinsiyet rollerinin oluşumu açısından model olarak babalarını, amcalarını alan ve Batılı idollere yüz vermeyen genç Türk erkekleri, mutsuz olduklarında, örneğin iş yaşamında hayal kırıklığına uğradıklarında, derhal aileyle ya da arkadaş gruplarıyla kenetlenme yolunu seçiyor, içe kapanıyorlar.
Genç Türk erkeklerinin sorunlarından biri de, yanlış anlaşılmak. Çoğu zaman grup olarak gezmeleri, bazı Almanlar tarafından tehditkar bulunabiliyor. Oysa onlar da kendilerini tehdit altında hissetikleri için bir arada durmayı tercih ediyorlar.
Bununla birlikte bu gruplar homojen değil, üyelerin aralarında farklılıklar var ama bu, Alman gençlerin birey olarak ön plana çıkması gibi bir keskin bir farklılaşma değil.
Genç Türk erkekleri kendi aralarında alt gruplar olarak da ayrışıyorlar. Batılılaşmaya ve entegrasyona tam istek duyanlar; geleneksel değerlere, milliyetçiliğe, İslam’a sığınanlar; ya da kendilerini Alman toplumundan tamamen soyutlayanlar gibi. Savunma mekanizması olarak kendi kültürünü ve dinini diğerlerininkinden üstün görenler de var.Bu alt gruplar kendi aralarında sert tartışmalara girişebiliyorlar. Örneğin geleneksel değerlere bağlı gençler, batılılaşan yaşıtlarını artık gerçek bir Türk olmamakla suçlayabiliyor.
Alman gençleriyse klasik erkek tavrı sergilemeyenleri aralarına daha kolay kabul ediyor.
Pedagog ve yayıncı Alexander Beintheim Hamburg Gençlik Evi’nde gerçekleştirdiği bir projede, Türk kökenli genç kızların 12-13 yaşlarına kadar etkinliklere erkek yaşıtlarıyla eşit sayıda katıldığını, büyüdükçe sosyal aktivitelerden çekildiklerini ya da sadece kızlara açık olanlara katıldıklarını gözlemlemiş. Ahlaki kaygılar nedeniyle bu gençlerin aileleri tarafından alıkonduğunu düşünüyor. Pek çok göçmen grubu için önemli bir sorun olan bu durum, aynı toplum içinde mahalleden mahalleye değişkenlik gösterebiliyor. Örneğin Türklerin yoğun olarak yerleştikleri semtlerde oturmayan, Alman toplumuna uyum sağlamış göçmen ailelerin gençleri daha özgür. Aslında bu aileler de kızlarının Alman yaşıtlarıyla aynı özgürlüklere sahip olamayacağını düşünseler de, görece daha esnek davranıyorlar.
Sonuç olarak, bağımsız pedagog Alexander Beintheim ile Federal Aile Bakanlığı adına araştırma yürüten Yasemin Karakaşoğlu ve Ursula Boos-Nünning’in göçmen Türk genç kızlar üzerine yorumları farklı olsa da bir yerde kesişiyor: Göçmen Türk genç kızlarının durumu olumlu yönde değişiyor. Bununla birlikte her iki cins için de özgüveni ve özgür düşünceyi geliştirmek için yapılması gerekenler hâlâ var. Genç Türk erkeklerinin geleneksel değerlere dönmeleri, uyum tartışmaları içinde önce kendi aralarında çelişki yaşamalarına, sonra Alman gençleri tarafından dışlanmalarına sebep oluyor.
Kaynak: Deutschland, Haziran-Temmuz 2005, Federal Almanya Dış İşleri Bakanlığı Yayını